Kayıtlar

Osmanlı’da Çağdaş İslam Düşüncesi ve Modernleşme

Resim
  Osmanlı’da Çağdaş İslam Düşüncesi ve Modernleşme Osmanlı İmparatorluğu diğer büyük imparatorluklar gibi kurulup yükselmiş, sonra duraklamış ve gün gelmiş gerileyip yıkılmıştır. Osmanlı’nın bu dönemlendirmelerini yaparken hangi tarihi vakaların iki dönemi birbirinden ayıracağı meselesi uzun bir tartışma konusudur. Buna karşılık bu dönemlendirmeleri ayırırken tercih edilen vakalar birbirine yakın dönemlerdir, belirli bir tarihi değil de bir dönemi ya da süreci esas almak daha yerinde bir tercih olacaktır. Çünkü neticede büyük ve köklü bir imparatorluğun seyri bir günde değişmemektedir. Örneğin Osmanlı’nın 1774 yılında Rusya ile imzalamış olduğu Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı açısından çok önemli, manevi anlam da taşıyan bir hadisedir. Çünkü ilk defa halkı hem Türk hem Müslüman olan bir toprak parçası, Kırım, Osmanlı’nın elinden çıkmıştır. Bu anlaşma 21 Temmuz günü imzalanmış olsa da Osmanlı’yı bu yenilgiye götüren arkasında bir süreç vardır. Bu süreçleri ayrıntılı tahlil etmeden,

Bir İdeoloji Olarak İslamcılık

Resim
  Bir İdeoloji Olarak İslamcılık İdeolojiyi bir grubun davranışlarına yön veren düşünceler bütünü olarak tanımlayabiliriz [1] . Dinlerin de insanların hayatlarında yönlendirici temel unsurlardan birini olduğunu düşündüğümüzde dini ideolojilerden de bahsetmek mümkün olacaktır. Dolayısıyla bu kavramlar çerçevesinde “İslamcılık” adıyla da bir ideolojinin var olduğunu söyleyebiliriz.   İslamcılık ideolojisinin de 19. yüzyılda ortaya çıktığını ve diğer ideolojilerde (Türkçülük, Batıcılık…) olduğu gibi Osmanlı coğrafyasında yaşanan siyasi, toplumsal, hukuki hatta bilimsel alanlardaki sorunlara ortak bir ana fikirle çözüm üretme hedefi taşıdığını söylemek mümkündür [2] . Tarihi arka plan da göz önüne alındığında görülmektedir ki: çeşitli gruplar, bulunduğu dönemin sıkıntılarına çeşitli referanslarla çözüm önerileri sunmuş ve kendi ideolojilerini inşa etmiştir. Dönemin İslami hassasiyeti yüksek olan grupları da çözüm önerilerini İslam’ı referans alarak getirmiş ve zamanla bu düşünceler bütün

Cumhuriyetin Zemini: Tanzimat Fermanı

Resim
  Cumhuriyetin Zemini: Tanzimat Fermanı Tanzimat fermanının Osmanlı tarihinde dönüm noktalarından biri olduğu şüphesizdir. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat’ın öne çıkan maddelerinden birisi ilk defa millet ve vatan gibi kavramlara yapılan vurgudur. Burada zikredilen millet artık padişah yerine egemenliğin sahibi olarak ilan edilmiştir ve imparatorluğun toprakları anlatılırken de vatan kavramı tercih edilmiştir. Bu tercihler de “Tanzimat ile birlikte egemenlik padişahtan alınıp millete verilmiştir” söylemini haklı çıkarmaktadır. Bir diğer önemli vurgu ise canın ve malın bundan sonra emniyette olacağıdır. Akıllara gelen ilk soru ise “daha önce emniyette değil miydi” olacaktır. Padişahın kulları olarak nitelendirilen devlet adamları mevcut hukuk kurallarına göre padişahın yönettiği şirketin köleleri gibidir ve padişahın onlar üzerinde tasarruf hakkı vardır. Tebaa ise Allah’ın kullarıdır ve hukuk önünde padişah ile aynı haklara sahiptir. Tanzimat fermanında vergi toplama usul değişikliğ

Peygamberden Sonra İlk Büyük Tehdit: Ridde Hadiseleri

Resim
Peygamberden Sonra İlk Büyük Tehdit: Ridde Hadiseleri Ridde kelimesi sözlükte “dönmek, geri çevirmek” gibi anlamlara gelen redd kelimesinden türemiştir ve Müslümanın bilinçli olarak İslam’dan çıkması anlamındadır. İslam Tarihi’nde Ridde Olayları adıyla bilinen hadiseler de Hz. Muhammed Efendimiz’in (sav) vefatına az bir zaman kala hastalanması ile bazı bedevi kabilelerin zekât vermeyeceğini söylemeleri ile başlamış ve isyana dönüşmüştür. Ayrıca peygamber olduğunu iddia eden kişilerin ortaya çıkması da aynı döneme denk gelmektedir. Hz. Muhammed’in (sav) vefatıyla devlet idaresini devralan ilk halife Hz. Ebubekir’in (ra) gündemindeki en ehemmiyetli konular da bunlar olmuş ve ilk savaşlarını da bu kişilerle yapmıştır. Arka arkaya yaşanan bu hadiseleri yorumlamaya çalıştığımızda karşımıza çıkan en temel mesele aslında Hz. Muhammed olmadan getirdiği İslam’ın bozulmadan devam edip edemeyeceğidir. Bu bakımdan Hz. Ebubekir’in en çok mesai harcadığı konunun dinden çıkanlar olması yerinde ve ger

İçtihadın Doğuşu

Resim
İçtihadın Doğuşu  İslam hukukunun hiç şüphesiz temel kaynağı vahiydir yani Kur’an ve Sünnettir. Bu kaynaklar, genel bir düzenleme içeren söz veya metin anlamında “nas” diye isimlendirilir. Nasların sayıca sınırlılığı, sınırsız denebilecek hukukun ihtiyaç ve problemlerinin tamamına cevap verememektedir. Doğal olarak akıllarda “sınırlı ile sınırsıza nasıl cevap bulacağız” sorusu doğmuştur.   İşte tam da burada içtihat kavramı devreye girecektir. İçtihat, Arapça bir kelime olup kelime kökü gayret etmek anlamında gelen “cehd”dir. Ve fıkıh literatüründe de “bir şer‘î hüküm hakkında bir kanaate (zan) ulaşabilmek için bütün gücün harcanması” demektir. Bu yazımızda içtihadın ortaya çıkış sürecini genel hatlarıyla ele alacağız. İçtihadın efendimiz Hz. Muhammed’in vefatından sonra ortaya çıktığını ve içtihadın şart olduğu kanaatindeyiz. Kimi fıkıh usulü alimleri, içtihadın doğuşunu Efendimiz’in (sav) verdiği kararlarla olduğunu savunsa da bu fikri yerinde bulmamaktayız. Her şeyden evvel

Kelam İlminin Doğuşu ve Önemli Ekoller

Resim
Kelam İlminin Doğuşu ve Önemli Ekoller İslam dini, efendimiz Hz. Muhammet’e (sav) 610 yılında gelen ilk vahiyle başlamış ve 632 yılında son vahiyle tamamlanmıştır. Bu süreçte İslam’a dair her türlü soru efendimiz tarafından cevaplanmış ve ihtilafa mahal verecek bir ortam oluşmamıştır. Efendimizin vefatının ardından kesin hükmü koyucu bir makamın artık olmayışıyla bazı sorulara net cevaplar bulunamamaya başlanmıştır. İslam’ın farklı coğrafyalar ve kültürlerle tanışmasıyla bu sorular artmış, cevaplar için müzakere ve münazara ortamları oluşmuştur. Bunun yanında Hz. Osman’ın şehadeti ve Hz. Ali’nin halifeliği sürecindeki yaşanan Müslümanların kendi içindeki siyasi ihtilafları itikadî hususlarda daha önce sorulmaya ihtiyaç dahi duyulmamış soruların doğmasına neden olmuştur. Tüm bu hadise ve durumlar da itikat (inanç) hususlarına cevap arayacak olan Kelam ilminin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu yazımızda kelamın doğuşunu ve dönemin başlıca ekolleri üzerinden de seyrini genel ha

Kur'an'ın Açıklanması ve Yorumlanması

Resim
Kur'an'ın Açıklanması ve Yorumlanması Kur’an’ı Kerim ayetleri inmeye başladığı ilk günden beri müslümanlar tarafından kastettiği manalar anlaşılmaya, bulunduğu zamandaki toplum ve çağa göre de yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu gayretler kimi zaman tam isabetli olmayan bazı yorumlar doğurduğu olmuş, neticede de kendine has metodolojisi olan ve ihtisas gerektiren çeşitli ilim sahaları gelişmeye başlamıştır.  Bu ilimlerden ilki, şüphesiz tefsir ilmidir. Tefsir, lügatte “açıklama getirme, yorumlama” gibi manalara gelmektedir. Tefsir ilmiyle ayetlerin anlam kapalılığı insanların anlayacağı şekilde açılmaya ve bulunduğu zamana göre de yorumlanmaya çalışılmıştır. Bu disiplinin temel amacı, ilahi sözler olan ayetlerin ilk muhataplarına yani sahabeye iletildiğinde kastettiği manayı belirlemektir. Muhataplık, bağlam doğurur. Ve her bir ayet, bütün sözler ve durumlar gibi hususi olaylar dizisi içinde meydana gelmiştir. Çünkü her söz söylendiği zaman, mekân ve şartlar içinde anlam